Öyle bir seyir defteri…

MEB’den Eğitim Teknolojileri

21 Şubat 2006 Salı, 23:55 | Gezegen

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Eğitim Teknolojileri üzerine özelleşmiş bir birimi olduğunu biliyor muydunuz? Eğitim sistemini ileri teknolojilerle kaynaştırarak öğretmenlerin ileri teknolojileri yetkinlikle kullanmalarını sağlamaya çalışıyorlar. Eğitim ve öğretimi teknoloji ile bütünleştirerek eğitim sistemine uzmanlık hizmetleri sunmayı hedefliyorlar.

İlk Linux Kullanıcıları Derneği ile bağlantıya geçtiğinde gözlerimiz ışıldamıştı. Diğer öğretmenleri eğiten formatör öğretmenlerin Linux ve özgür yazılımlar konusunda bilgilenmelerini istiyorlardı. Hani son dönemlerde moda olan “eğitimcinin eğitimi” (teach the teachers) yaklaşımının bir seviye üstü, eğitimcilerin eğitimcilerinin eğitimi söz konusu idi. Sonrasında IBM’in orada bir özgür yazılım merkezi açmasıyla hızlanan süreç son dönemlerde aylık seminerlerle devam etti.

Geçen yıl Kasım ayı için masaüstü kullanımına yönelik bir seminer istendiğinde artık benim de sıramın geldiğini düşünerek Linux Masaüstü Dünyası seminerini vermeyi üstlendim. Eğitek tarih olarak 24 Kasım’ı belirlediğinde ise hoş bir ürperti kapladı beni. Öğretmenler günü gibi anlamlı bir günde formatör öğretmenlerle bilgi ve deneyimlerimi paylaşacaktım. Gün geldi çattı, 20 dakika kala kapıyı bulmayı başardım. Kapı güvenliğinden geçebilmem 10 dakika aldı, sonra salona geçtik. 40 dakikaya yakın beklemenin sonunda (zorla getirilenler dahil) 4-5 kişi toplanmıştı ancak. Önceki seminerlere gelen konuşmacılardan ilgiyi övgüyle dinlemiştim oysa. Öğretmenler günü nedeniyle özel bir durum olduğu anlatılınca ileri bir tarihe ertelemeye karar verdik. IBM’in yetkilisi binbir kere benden özür diledi, arabayla gideceğim yere kadar bırakma nezaketini gösterdi. Olur böyle vakalar diyerek topu Eğitek’e atıp, en fazla kişinin katılacağı bir tarihi belirleyerek bize bildirmelerini bekledik.

3 ay sonra, 22 Şubat Çarşamba şanslı gün oldu. Haftalar önceden belirlendi, duyurulmaya başlandı. Eğitek kurum dışından insan gelişi için çok elverişli olmamasına karşın e-posta atıp yer soran birkaç kişi de oldu. Geçen hafta farkettim ki o tarihlerde İstanbul’da olmalıyım. Haftanın tam da ortasına mum gibi dikiliyor seminer. O kadar önceden duyurulan seminer, atsan atılmaz, satsan satılmaz. Ayıp da o kadar insana. Ters yüz ettim programımı, kaldım Ankara’da.

Bugün saat 16:30 (seminere 24 saatten az bir süre kalmış durumda). Yolda yürürken cep telefonum acı acı çaldı. Arayan yine benim gibi dernek üyelerinden Özer Tayiz, Eğitek’in semineri ertelemek istediğini söyledi. Şaka yapıyorsun herhalde dedim. Şaka yapmadığını, genel müdürün o saatte yapılması gereken başka bir iş oluşturduğunu ve durumun bugün belli olduğunu söyledi. Özer’e ciddi biçimde söylendikten sonra telefonu kapayıp derneğin yeni çilekeş seminer çalışma grubu sorumlusu Barış Demiray‘ı aradım. Ona da bir seri döküldükten sonra, Eğitek’le konuşma işini ona havale ettim :->. “Bu semineri gene ertelerlerse, bu sefer bu erteleme olmaz iptal olur, ben bir daha orada seminer vermem” diye eklemeyi de unutmadım. Barış’ın Eğitek’teki sorumlu kişiye dil dökmeleri de bir işe yaramadı tabii, sonuçta tavşan dağa küstü :-). Tabii poli-anne tarafından bakarsak, yarın oraya gidip yine “bugün böyle özel bir günümüz oldu” demeleri de mümkündü, ona da şükür!

Eğitmenine saygı göstermeyen eğitmenler, kendileri nasıl saygı görecekler?

Üzgünüm, bu yazı yoruma kapalı.