Öyle bir seyir defteri…

Bahtsız pırasanın hazin sonu

12 Nisan 2008 Cumartesi, 17:20 | Yimmek

Mevsimi biterayak ben pırasayı hatırladım. Daha doğrusu kendisiyle deneyler yapmaya başladım. Gelecek kışa şimdiden hazırlık :). Kabak yemeyi çok seviyoruz, kışın da bulunuyor elbette ama aynı lezzette ve ucuzlukta olmuyor, biraz daha kış sebzeleri ile çeşitleme yapmak gerek.

Pırasanın bir-iki kere sıcak yemeğini yapıp ısındıktan sonra, fırında mücverini yapmayı deneyeyim diye iki kilo pırasa aldım hafta başında. Ancak aynı gün buzdolabını eritirken unu içinde bulunduran kese kağıdı ambalajı sırılsıklam olunca pırasalar belirsizliğe sürüklendiler. Yine yemeğini yapayım dedim, iki kilo pırasadan dünya kadar yemek çıkar, yiyip bitiremeyiz, daha geçen hafta yedik diye düşündüm.

Başka yemekler yapıldı, yendi, pırasa öyle kendi başına buzdolabının derinliklerinde beklemeye devam etti. Artık iyice tazeliğini yitirmeden bir şeyler yapmalıyım diye internette tarif ararken “pırasa köftesi” kavramıyla tanıştım.

Pırasa köftesi yapmak için temel olarak pırasayı kıymaya katıp köfte yapıyorsunuz, kızarttığınızda da kadınbudu köfte benzeri bir tat elde ediyorsunuz. Neden “temel olarak” diyorum, çünkü ortada çok farklı malzemeler kullanılan pırasa köftesi tarifleri var. İçine soğan, sarımsak koyan mı istersiniz; kaşar rendeleyen, patates katan mı… Malzeme kullanım oranları da çok acayip — pırasanın yarısı kadar kıyma koymak gerek diyen de var, iki sap pırasaya yarım kilo kıyma kullanan da. Sabit olan üç noktadan birini zaten harcamaya niyetliydim, kızartmak yerine ızgara yapacaktım.

Sonunda içinden çıkamayıp eeeeh sayıyla mı verdiler, eldeki malzemeler ışığında kafama göre yapıyorum dedim. 2 kg pırasayı ince doğrayıp, haşlayıp, sonra suyunu süzdükten sonra öldüresiye suyunu sıktım. Suyunu sıkarken zaten “halkalık” bir tarafı kalmadı, sanki rendeden geçirilmiş gibi oldu, geriye kuş kadar bir pırasa kaldı zaten — ufak çaplı bir ıspanağın pişince küçülmesi efekti yaşadım. Eldeki kıymaya baktım, yav pırasa da az çıktı diye düşünürken, olduğu kadar olduğu kadar, hadi bakiim şeklinde işime devam ettim. Ona 400g kıyma ve bol doğranmış maydanoz katıp, iki yumurta kırıp, tuz ve karabiber ekleyerek iyice yoğurdum. Bir tanesini elde köfte haline getirip pişirdim — çok acayip bişi çıkacaksa, yol yakınken başka malzemeler de ekleyeyim diye (feci aç olmamın da etkisi var tabii).

Tuzunun az gelmesi dışında tadı… bildiğimiz köfte yav! Yok yani gerçekten normal köfteci köftesi gibi. İçinde ne ekmek var, ne un, ne köfte baharı, hiçbişi yok ama tadı neredeyse aynı. Hayal kırıklığı ile güzel olmuş arasında gittim geldim, hala o karmaşık duyguları yaşıyorum. Pırasa tadı almayı, değişik bişiler yiyor olmayı bekliyordum — havamı aldım. Öte yandan bu kadar belirsiz bir tarif topluluğunu yapmaya çalışırken yenmez bişi çıkmasını bekliyordum, öyle olmadı, bayağı yenable, güzel bir yiyecek oldu. Kadınbudu, mercimek gibi farklı köfte türlerini saymazsak; ilk başarılı ızgara köfte çalışmam olarak bile tarihe geçebilir :).

Tuzunu tamamlayıp yapmaya devam ettim, yarı yolda yav bir kısmına da kaşar ekleyeyim, nasıl olur diye düşündüm. Bir işaret olsa gerek, taze kaşarı buzdolabında bulamayıp bittiğine karar verip bir sonraki günkü market alışverişime ekledim (o gün kendisini bulmamla beraber siparişe eklediğime bol bol küfrettiğimi tahmin edebilirsiniz).

Bir dahaki sefere daha çok pırasa, daha az kıyma ile denemeyi düşünüyorum. Eğer standart köfte tadından vazgeçiremezsem kendisini, kimyon, köfte baharı gibi eklentilerle alternatif bir köfte tarifi olarak kullanmak da mantıklı olabilir. İçinde ekmek olmayan ama hiç eksikliğini hissettirmeyen bir köfte tarifi de fena değil ne de olsa.

Bir de şunu düşünmek gerek… pırasa, sen ekmek durumuna düşecek sebze miydin? :)

  1. “Bahtsız pırasanın hazin sonu” İçin Yapılan 3 Yorum

  2. prefabrik 18 Nisan 2008 Cuma günü dedi ki :

    çok güzel bi yazı eline sağlık

  3. löker 09 Mayıs 2008 Cuma günü dedi ki :

    Eeee, tez yazıyorum ya, arada böyle “ne zamandır yapmadığım” şeyler yapmak olayın doğasında var, o sırada bu yazıyı, daha doğrusu yazının özü olan şu muhteşem cümleyi kaçırdığımı farkettim, tebrik ediyorum:

    pırasa, sen ekmek durumuna düşecek sebze miydin?

  4. bilge yüksel 27 Mayıs 2008 Salı günü dedi ki :

    değişik lezzetler yaratmak ve tatmak anlamında denemek güzel, hem de kesinlikle; ama bazı tatlar sadece tek seferlik denemelere hizmet için vardır. A bunu da denedim, biliyorum diyebilmek ve belki de başka tatları anlatmada kıyaslamak için. Sizin anlattığınız da bunun ibi bi şey. Farklı ve burdan baınca denemeye de değer, ama YOK YAF PIRASA BİREYSEL RİŞTİYETİNİ KANITLAMIŞ Bİ SEBZE OLARAK Bİ BAŞINA İYİ. oHHH şööle mis gibi bol limon eşliğinde..)

Bir Yorum Yazın

You are logged in as . To logout, click here.